Șit Peygamber ve Güruh-u Naci toplumu...

Tarih | 29 Ocak 2024, 23:13
Güruh-u Naci toplumununun varoluş sırrına erebilmek için, önce beşer insanoğlunun zuhur noktası olan, Hz.Adem ile Hz.Hava’dan yola çıkmak gerekir. Dört kutsal kitaplarda kabul gören “insan”ın başlangıcı veya zuhur noktası, Hz.Adem ve Hz.Havva ile başlamıştır. Dolayısıyla Hz.Adem ve Hz.Hava, beşer insan aleminin atalarıdır. Kabul görmüş bilgilere göre, Hz.Havva 36 kez doğum yapmış ve her doğumda ikiz olmak üzere toplam, 72 çocuk dünyaya getirmiștir. 72 millet kavramı, buradan gelmektedir ve 73’cü millet ise, Güruh-u Naci toplumudur. Hz.Adem ile Hz.Havva’nın, Kabil ve Habil isminde iki çocuğu dünyaya gelmiștir. Habil, iyi kalpli ve Kabil ise, kötü kalpli imiş. Tarımcılıkla uğraşan Kabil ve çobanlık yapan Habil, Allah için kurban yapma dileğinde bulunmuşlar. Kabil kurban için, ekmiş olduğu buğday tarlasından cılız ve dolmamış başakları seçmiştir. Habil ise, kurban için sürünün içinden en makbul olan hayvanı seçmiştir. Dolayısıyla kurbanlarını yapmışlar ancak Kabil’in kurbanı, kabul görmezken Habil’in kurbanı, kabul görmüştür. Kurban olayından sonra Kabil, nefsinie yenik düşürek kibirlik yapmıştır. Sonuç itibariyle Kabil, içine düşmüş olduğu kıskançlık ve kibirlik yüzünden kardeşi Habil’i öldürerek kardeş katili olmuştur. Kabil tarafından gerçekleșen bu olayda, insan tarihinde ilk cinayet gerçekleșmiștir; Habil, insan tarihinde öldürülen ilk insan ve Kabil ise, ilk katil insan olmuștur. Kabil kardeşi Habil’i öldürdükten sonra Allah, onu lanetlemiş ve Hz.Adem ise, oğlu Kabil’i toplumundan dışlamıştır. Dolayısıyla Kabil’in, kardeși Habil’i ördürmesiyle Hz.Adem ile Hz.Hava’nın nesli kirlenmiștir diye buyrulmaktadır. Oysa işin gerçeği, Hakk’ın kelamı olan Kur’an-da ayan ve beyan edilmiştir... Nisa Suresi, birinci Ayet’i; “Ey insanlar! Siz erkek ile kadınları tek nefisten yani aynı hücreden, nurdan yaratan ve o ikisinden birçok erkek ile kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten ve akrabalık bağını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, sizin durumunuzu bilip gözetleyendir. Birbiriniz için, Allah’a güzel dileklerde bulunduğunuzu unutmayın.” buyurmaktadır. Ayet’ten şunu anlıyoruz ki Allah nasıl ki Hz.Hava’yı, Hz.Adem’in yaratılmıș olduğu hücreden yaratıysa diğer insanları veya çiftleri de aynı hücreden yaratarak insanların neslinin çoğalmasını mümkün kılmıştır. Yani tek bir Adem yaratılmamış, birçok Adem ile Hava yaratılmıştır. Bu üreme süreci, hangi zaman limiti ekseninde gerçekleştirildiğini kestirmek mümkün değildir. Ruhlar Aleminde melek olarak varlıklarını sürdüren Nesli Pak dediğimiz 73’cü fırkanın yani Ehli Beyt ile peygamberlerin soyunun Ataları olan Naci ile Naciye de, Allah tarafından beşeri insan sıfatına büründürülerek zahiri aleme gönderilmişlerdir. Melek Naci’nin diğer bir ismi ise, Şit’tir ve Şit, insan aleminin ilk peygamberidir. Şit ismi Arapça olup, Ibranice de “Şis” olarak geçer; Allah’ın hediyesi, armağanı anlamına gelmektedir. * Naci, temiz erkek insan; Kamil, erdemli, ilahi ilim sahibi olan anlamlarına gelmektedir. * Naciye ise, temiz kadın insan; Hakk’ın hidayetine kavuşmuş, kötülüklerden arınmış, kurtulmuş manalarına gelmektedir. * Güruh, insanlık topluluğu demektir. * Güruh-u Naci ise, Hakk yolunda ve hakikatten sapmamış, Allah’ın razı-hoşnut olduğu temiz toplum demektir. Velhasıl birilerinin iddia ettiği gibi Hz.Adem’in çocukları arasında ensest yaşanmamış yani kardeşler, birbirleri ile evlenmemişlerdir. Doğru olan Şit peygamber, Hz.Adem’in kızıyla ve Naciye Ana ise, Hz.Adem’in erkekoğlu ile evlenerek temiz insan yani Güruhu Naci nesli-fırkası varolmuştur. Şu milleti güruh güruh gezelim, Mazlumları bir katara dizelim, Zalimlerin sarayını bozalım, Yıkalım bakalım nic’olursa olsun. Pir Sultan'ım dostlar yardım etmez mi? Mümün bağında bülbül ötmez mi? Gayri çektiğimiz yetmez mi? Kalkalım bakalım nice olursa olsun. Pir Sultan Abdal Şit peygambere, Allah tarafından 50 suhuf (50 sayfalı küçük kitap) indirilmiş ve beşer insan alemin ilk peygamberdir. Bu hakikat noktasından yola çıktığımızda, dört Resul ve diğer Nebi peygamberler, Şit peygamberin soyundan gelmişlerdir. Dolayısıyla Şit peygamberin soyundan gelenlere, “Güruh-u Naci topluluğu” denmiştir. Allah’ın hükmüne uymayıp kötülük yapanların Anası Hz.Havva, “Şer” anası ve ikrarlı insanların anası Naciye ise, “ikrar” anası diye adlandırılmışlardır. Sonuç itibariyle Naci ve Naciye Ana’ın nesli, Canab-ı Hakk tarafından; Bütün kötülüklerden, pisliklerden arınmış ve nesli pak kılınmış insan topluluğudur. Alevi inancında Allah’ın ilmine, sırrına ulaşmak Dört Kapı Kırk Makam’la mümkündür. Insanın, ham ervahlıktan erdemlik makamına ulaşabilmesi için ruhen ve bedenen kötü alışkanlıklardan uzaklaşması, ilim ile olgunlaşıp kemale ulaşmaktır. Ruhen, edep erkan ile ve ilahi ilme(Allah’ın ilmi) ulaşanlar Kamil-i Insan, Velayet Makamı’na dolayısıyla Hakk ile beraber olma halidir. Bunun diğer bir ismide Batın Alem, Ruhlar Alemi yani kırklar alemidir. On dört bin yıl gezdim pervanelikte, Sıtkı ismin duydum divanelikte. Içtim şarabını mestanelikte, Kırklar Cemi’nde dara düş oldum. Güruh-u Naci’ye özümü kattım, Adem sıfatından çok geldim gittim, Bülbül oldum Firdevs bağında öttüm, Bir zaman Gül için zara düş oldum. Aşık Sıtkı Baba Kırklar, batın alemi karşılığı kullanılan, Velayet Makamı (Ermişlik Mertebesi)’dir. Bu öte-dünya dediğimiz hakikat aleminde, yaşanmış olan bir olayın zahire yansımasıdır. Kırklar, Şahı Merdan Ali ile birlikte Kırklar meclisinde toplanan, Arif-i billah mertebesine yani Allah gizemine, sırrına ulaşmış ulu kişilerdir. Şahı Merdan Ali, bu velayet/ermişlik makamının başıdır. Bu nedenle Şahı Merdan Ali’ye “Velayet Şahı, Velayet rehberi, Velayet sultanı” gibi unvanlar verilmiştir. Biz kırklarız, taptığımız Ali’dir, Kırkımızın her biri çömert velidir, Şahı Merdan cümlemizden uludur, Medet Allah, ya Muhammed, ya Ali. Kırklar meclisi, Alevi gizemciliğinin(tasavvufunun) özünü oluşturur. Kamillik aşamasını (ilim ve irfan) simgeleyen bu ermişlik makamında(Hakikat kapısında) her can eşittir. Bu makamda ırk, din, dil, renk, mevki, mertebe, cinsiyet farklılığı gözetilmez. Arınmış, gönlü temiz insanların ulaşabileceği bu son durakta, Hallac-ı Mnasur’un da ifade ettiği gibi; “senlik benlik” yoktur, “biz” varız, hep biriz. Kırklarda vuku bulan sır ve bu sırrın sonucu “cem”leşme ibadeti ile noktalanan Ilahi Muhabbet; Ilahi ilmin paylaşımıdır, ilahi bilginin, insanın kendisinde olduğuna ve bütün oluşumun merkezinde ise insan olduğu inancıdır ve Kırklar Meclisi’nde de verilen bu mesajdır. Biz üç bacıydık güruhu neciydik, Kırklar meydanında süpürgeciydik, Süpürgeci Selman kör olsun Mervan, Zuhur ede mehdi sahibi zaman. Kırklar, “hepimiz bir gönül, bir canız; Birimiz kırkız, kırkımız biriz” demeleri işte bundandır. Kırklar meclisi, ölmeden önce ölmenin yani nefsini yenmenin ve Güruh-u Naci topluluğu; Hakk ile Hakk olmanın, ikilikten kurtulup birliğe varmanın mertebesidir. Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından, =Seyyid Hakkı=
Mevcut Yorum Sayısı 0
Lütfen bir yorum yazınız.